Her geçen gün değişiyorum, büyüyorum...
Uzun yıllardır aynı noktaya sabitlemiş bırakmıştım kendimi, şimdilerde ufak ufak adımlarla yürümeye başlıyorum...
Sanırım o koltuktandan da kalktım, henüz kapıdan çıkmadım ama artık gitmek üzere ayaktayım.
Dün akşam itibariyle içimde onunla konuşmaya son verdim. 👍🏼 o gün ona söylemem gerekenleri söyledim, içimde kalan bir şey yok. 17 seneden geriye elbetteki konuşacak çok şey var ama onları konuşmanın bundan sonrasına faydası yok.
Geçmişin sağlamasına gerek yok, gelecek yoksa...
Dün akşam telefondaki bazı resimlerini de sildim. Henüz çöp kutusunu boşaltmadım ama artık ben de olmalarına da gerek yok. En azından albümleri açtığımda favorilerde gülen yüzünü görmüyorum.
Şimdiye kadar vahlanıyordum, yanıyordum, ilahlaştırmıştım onu hayatımda. Yörüngesinde dönüyordum. Her şey onunla anlamlı, ben onunla mutlu. Onun bana dönmesini hakettiğim değeri vermesini bekliyorum, bekliyordum.
Yani artık öyle hissetmiyorum.
Bu sevdanın en eski tanığıyla konuştum dün sabah, son gelişmelerden haberi yoktu. Belki o konuşma da sürecte hızlanmamı sağladı. Biraz daha çok şeyi kabullenmemi sağladı.
Geçmişte o ilk zamanlarda iç savaşlarımı bilen defalarca tmm kapattım bu defteri deyip ona kendimi kapattığımda onun hissetmişcesine bir hamle yapması bizi her defasında düşündürüyordu, nasıl bir hissiyat bu gerçekten koparken ipin ucunu her seferinde yakalamasını.
En iyi o bilir o zamanlarımızı, o yüzden dedi ki yine aynısı olursa...
Gerçekten gittiğimi hissederde hamle yaparsa, -bugüne kadar gidememiştim ondan ama artık yeni ayla birlikte gidiyorum sanırım- birbirimizin elini tutacaksak koşulum var.
Yoksa yeniden aynı döngüye girer ona yeniden düşerim.
Artık bu cümleyi de çat diye yüzüne söyleyebilecek kadar güçlü hissediyorum.
Aslında o gün ben yeni konuşmaya başlamıştım. Daha söyleyecek çok şeyim vardı...